Görsel çözümlememi, öncelikle, ilandaki ögelerin kendi
içlerindeki anlamlarını, ardından detaylarıyla birlikteki değerlendirmelerini,
son olarak da diğer ögelerle aralarındaki olası anlam bağlarını ve
kompozisyonun bütününe dair kendi yorumumu ortaya koyarak yapacağım.
Ögelerin kendi içlerindeki anlamları
Görüldüğü üzere, ilanda ilk göze çarpanlar, çıplak bedeni urganla sarmalanmış gülen bir kadın ve bir çengelden/kancadan/ipten sarkan urganda/halatta asılı duran bir kundura.
Yani kollektif çözümleme esnasında bahsedeceğimiz detaylar haricinde, kompozisyonu oluşturan ve ön planda olan nesneler;
- Kanca/Çengel/İp
- Halat/Urgan
- Kadın
- Kundura/Ayakkabı
-Gizli Öge Olarak Erkek/Adam
İlk olarak kancadan/çengelden başlayacak olursak, sözlük anlamı olarak;
- Bir şey çekmeye yarar saplı çengel,
- Herhangi bir şeyi asmaya yarayan ters soru işareti biçiminde metal parça,
- Isıtma kazanının ocak takımından bir aracı gibi açıklamalarla karşılaşıyoruz.
Kanca ve çengel üretim şekilleri ve yapıları itibariyle birbirlerinden farklı nesneler olsa da günlük kullanımda gerçek anlamlarından sıyrılıp birbirlerinin yerine geçecek şekilde kullanıldıklarından bunları hem kendi içlerindeki tanımlamalarını hem de birbirlerinin yerine geçtikleri kullanımları kayda alacağım. Kancanın/çengelin dilimizde deyim halinde kullanımlarına baktığımızda;
- Kancayı takmak (atmak): (deyiminin anlamı) 1. Bir kimseyle uğraşmak, kafayı takmak. 2. Bir kimseye yada bir şeye musallat olmak.
Ögelerin kendi içlerindeki anlamları
Görüldüğü üzere, ilanda ilk göze çarpanlar, çıplak bedeni urganla sarmalanmış gülen bir kadın ve bir çengelden/kancadan/ipten sarkan urganda/halatta asılı duran bir kundura.
Yani kollektif çözümleme esnasında bahsedeceğimiz detaylar haricinde, kompozisyonu oluşturan ve ön planda olan nesneler;
- Kanca/Çengel/İp
- Halat/Urgan
- Kadın
- Kundura/Ayakkabı
-Gizli Öge Olarak Erkek/Adam
İlk olarak kancadan/çengelden başlayacak olursak, sözlük anlamı olarak;
- Bir şey çekmeye yarar saplı çengel,
- Herhangi bir şeyi asmaya yarayan ters soru işareti biçiminde metal parça,
- Isıtma kazanının ocak takımından bir aracı gibi açıklamalarla karşılaşıyoruz.
Kanca ve çengel üretim şekilleri ve yapıları itibariyle birbirlerinden farklı nesneler olsa da günlük kullanımda gerçek anlamlarından sıyrılıp birbirlerinin yerine geçecek şekilde kullanıldıklarından bunları hem kendi içlerindeki tanımlamalarını hem de birbirlerinin yerine geçtikleri kullanımları kayda alacağım. Kancanın/çengelin dilimizde deyim halinde kullanımlarına baktığımızda;
- Kancayı takmak (atmak): (deyiminin anlamı) 1. Bir kimseyle uğraşmak, kafayı takmak. 2. Bir kimseye yada bir şeye musallat olmak.
- Çengel de bir döngel de: (deyiminin anlamı) "Ne
olacaksa olsun" anlamına gelen bir söz.
- Çengel takmak: (mecazi) Uğraşmak
yada kötülük etmek için el atmak.
- Çengelde
kokmuş etim yok: "Kızım henüz evde kalmış değil" anlamında bir söz
açıklamalarıyla karşılaşmaktayız.
Ayrıca kanca atmak tabiri, ülkemizde, evlere kaçak elektrik temin etme
yöntemini tanımlamak için kullanılan bir söz öbeğidir.
İkinci olarak halat/urgan/ipe geçecek olursak; halat, urgan ve ip, kanca ve
çengelde olduğu gibi birbirlerinin yerine geçecek şekilde kullanıldıklarından
bunları hem kendi içlerindeki tanımlamalarını hem de birbirlerinin yerine
geçtikleri kullanımları kayda alacağım.
Halat nedir?
Üç veya daha fazla telden örülmüş
kalın ip. Çelik veya keten, naylon vb. maddelerden yapılabilir. Denizciler
çevresi 2.5-3 cm’den daha fazla kalın olanları halat olarak kabul eder
Halat yapımında kullanılan en sağlam
lifler, sisal keneviri ve meyve vermeyen muz ağaçlarından elde edilir. Bu
ağaçlar dünyada en çok Filipin Adalarında bulunur. Halat, kenevir lifi ve hint keneviri gibi
yumuşak liflerden de yapılır. On dokuzuncu yüzyılda daha dayanıklı halatların
yapımından öncesine kadar, kenevir lifi geniş çapta kullanılmaktaydı.
Halat yapımı, lifin türüne bağlı
olmaksızın aynı sistemle yürütülür. İlk önce örmeye hazırlık olarak lifler
uzatılıp birleştirilir. Lifler bobinlere sarıldıktan sonra bunu eğiren bir
makinadan geçirilerek halat telleri yapılır. Son safha, telleri halat haline
sokmaktır. İstenilen kalınlığa göre örme işlemi yapılır. Halatın kalınlığı tel
sayısına bağlıdır.
Son zamanlarda sun’i lifler, tabii
liflerin yerini almaya başladı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde sun’i lif olarak
ilk defa naylon kullanıldı. Naylon halatlar fazla elastikiyete sahiptir. Diğer
sun’i lifler dakron ve polyethylene lifleri dahildir.
Halatlar insanların çok eskiden beri
ürettiği ürünlerden biridir. İlk zamanlarda ağaçları bağlamak, ağ yapmak ve
derin vadiler üzerinde köprü yapmak maksadıyla kullanıldı.Halat, insanların
denize açılmalarından beri denizcilerin ana techizatlarından biridir. Bazı
milletler halatı, kalasları gemilerinin iskarmozlarına bağlamada kullanmıştı.
Urgan nedir?
Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat
İp nedir?
Alm. Strick (m), Seil (n); Faden (m), Fr. Corde (f), cordeau (m); fil (m), İng. Rope, cord; thread. Keten, kenevir, pamuk, yün, kıl ve ipekten tabiî, birleşiklerden sun’î olarak hazırlanan türlü vasıflarda yapılan dikiş ve dokuma sanâyiinde kullanılan tel hâlinde madde. Eğirme, bükme, örme, çekme ve îmâl etme sûretiyle ip yapılır. Günlük hayatta, dokuma-tekstil sanâyiinde, tıp, biyoloji, denizcilik ve çeşitli dallarda ip-iplik deyimi kullanılır. İnsanlığın başlangıcından beri ip bilinmektedir. İlk insan, ilk peygamber olan hazret-i Âdem devrinde iplik yapılıp, kullanılırdı.
Sicim, urgan, halat gibi kalın ipler; iplik hâline getirilmiş ince tellerin bir araya getirilerek istenilen kalınlığa göre bükülmesiyle yapılır. Yalnız bu büküm işlemi yapılırken büküm yönü daimâ bir önceki büküm yönüne ters yönde gelecek şekilde yapılır.
İp ile ilgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları
Urgan nedir?
Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat
İp nedir?
Alm. Strick (m), Seil (n); Faden (m), Fr. Corde (f), cordeau (m); fil (m), İng. Rope, cord; thread. Keten, kenevir, pamuk, yün, kıl ve ipekten tabiî, birleşiklerden sun’î olarak hazırlanan türlü vasıflarda yapılan dikiş ve dokuma sanâyiinde kullanılan tel hâlinde madde. Eğirme, bükme, örme, çekme ve îmâl etme sûretiyle ip yapılır. Günlük hayatta, dokuma-tekstil sanâyiinde, tıp, biyoloji, denizcilik ve çeşitli dallarda ip-iplik deyimi kullanılır. İnsanlığın başlangıcından beri ip bilinmektedir. İlk insan, ilk peygamber olan hazret-i Âdem devrinde iplik yapılıp, kullanılırdı.
Sicim, urgan, halat gibi kalın ipler; iplik hâline getirilmiş ince tellerin bir araya getirilerek istenilen kalınlığa göre bükülmesiyle yapılır. Yalnız bu büküm işlemi yapılırken büküm yönü daimâ bir önceki büküm yönüne ters yönde gelecek şekilde yapılır.
İp ile ilgili Atasözleri, Deyimler ve Anlamları
İçinde
"ip" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları.
İp, inceldiği
yerden kopar: (atasözünün
anlamı) Bir konudaki gerginlik, en duyarlı noktada sorunu çözümsüz bırakır.
İp koptuğu
(kırıldığı) yerden bağlanır (ulanır): 1. Bir
kırgınlık, onun nedeninin giderilmesiyle ortadan kalkar. 2. Bir iş, bozulan
noktaların düzeltilmesiyle sonuca vardırılır.
İçinde
"ip" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları.
İp kaçkını: (deyiminin anlamı) (İpe çekilecek derecede) Serseri ve kötü
kimse.
İp parası vermek: Birini başından savmak, kabaca kovmak.
(Birine) İp takmak: Birinin kötülüğüne çalışmak, arkasından kötü söylemek, kara
çalmak, çekiştirmek.
İp takmamak: (argo) Değer vermemek, aldırış etmemek,
dinlememek.
İpe basan: (argo) Sersem, budala, aptal.
İpe çekmek: Asarak öldürmek.
İpe sapa gelmemek: Birbirini tutmamak, birbirine uymamak yada akla yakın
olmamak.
İpe un sermek: (deyiminin anlamı) Olmayacak nedenler ileri sürerek
istenilen işi yapmaktan kaçınmak.
İpi çözmek: (halk dilinde) (Biriyle) İlgisini kesmek.
İpi çürük: Güvenilmez kimse.
İpi kırık: (argo) Sorumsuz, başıboş, serseri.
İpi kırmak: (argo) Sıvışmak, savuşup gitmek.
İpi koparmak: Aradaki anlaşmazlığı iyice derinleştirmek, ilişkileri
bütünle kesmek.
İpi sapı yok: Birbirini tutmaz, yersiz anlamsız, tutarsız.
İpin ucu birinin elinde olmak: İşi biri çevirir olmak.
İpin ucunu kaçırmak: (teklifsiz
konuşmada) Ölçüyü aşarak
bir işi çıkmaza sokmak, bir şin idaresine hakim olamayacak duruma gelmek.
İpini boyamak: Bir işi ustalıkla becermek.
(Birinin) İpini çekmek: Birini ölçülü davranmaya zorlamak, doğru yola sokmak için
uyarmak.
İpini kendi eliyle çekmek: Kendi felaketini kendi hazırlamak.
İpini kesmek: (argo) 1. Ayrılmak, savuşmak, kaçmak. 2.
(Birini) Parasız bırakmak.
İpini kırmak: (halk dilinde) Azmak, ele avuca sığmaz bir duruma
gelmek.
İpini kırmış: Başıboş, haylaz, serseri.
İpini koparmak: Serbest kalmak, azmak, serserilik etmek.
İpini sürümek: Cezayı hak edecek suç işlemek, bela aramak.
İpini sürüyüp gezmek: Başıboş dolaşıp vakit öldürmek.
İpini üstüne atmak: Başıboş bırakmak.
İpinin kıvrığı çözülmek: Bir konuda, birine adaletsiz davranmaya yönelmek, haksızlık
etmek.
(Birinin) İpiyle kuyuya inilmez: (deyiminin anlamı) Kendisine güvenilmez.
(Bir zamanı) İple çekmek: (O zamanın gelmesini) Sabırsızlıkla beklemek.
(Bir işin) İpleri birinin elinde olmak: O işi el altından çekip çevirmek, biri tarafından gizlice
yönetilmek.
İpten kazıktan kurtulmuş (kaçmış): Her türlü kötülüğü yapacak nitelikte olan, serseri.
İpten kuşak kuşanmak: Yoksul düşmek, yoksullaşmak.
Üçüncü ögemiz olan kadına gelecek olursak:
Kadın, yetişkin dişi cinsiyetinde olan insandır. Türkçe'ye kadın kelimesi, Soğdca'daki χwatēn sözcüğünden önce katun olarak sonra ise ses değişimine uğrayarak kadın ve hatun olarak iki farklı şekilde girmiştir.
Kadınlara yüklenen en önemli toplumsal rol, analıktır. Kadınlar, toplumsal olarak desteklenmediklerinde ve güçsüz kaldıklarında, annelik rollerini de gereği gibi yerine getiremezler.
Kadınlar, anneliğin yanı sıra, evin idaresinden de sorumludurlar. Ev işleri, yapıldığı sürece farkına varılmayan, ancak yapılmadığında görülebilen, bu nedenle de “görünmez” denen işlerdir. Ev işlerinin bir özelliği de maddi bir karşılığının olmaması, “çalışma” tanımına girmemesidir. Ev kadını, çocuk sayısına ve yaşına da bağlı olarak günde ortalama on-on iki saat çalışır. Ancak herhangi bir sosyal güvencesi olmadığı gibi, geçinmek için de kocasına bağımlıdır.
İpten kazıktan kurtulmuş (kaçmış): Her türlü kötülüğü yapacak nitelikte olan, serseri.
İpten kuşak kuşanmak: Yoksul düşmek, yoksullaşmak.
Üçüncü ögemiz olan kadına gelecek olursak:
Kadın, yetişkin dişi cinsiyetinde olan insandır. Türkçe'ye kadın kelimesi, Soğdca'daki χwatēn sözcüğünden önce katun olarak sonra ise ses değişimine uğrayarak kadın ve hatun olarak iki farklı şekilde girmiştir.
Kadınlara yüklenen en önemli toplumsal rol, analıktır. Kadınlar, toplumsal olarak desteklenmediklerinde ve güçsüz kaldıklarında, annelik rollerini de gereği gibi yerine getiremezler.
Kadınlar, anneliğin yanı sıra, evin idaresinden de sorumludurlar. Ev işleri, yapıldığı sürece farkına varılmayan, ancak yapılmadığında görülebilen, bu nedenle de “görünmez” denen işlerdir. Ev işlerinin bir özelliği de maddi bir karşılığının olmaması, “çalışma” tanımına girmemesidir. Ev kadını, çocuk sayısına ve yaşına da bağlı olarak günde ortalama on-on iki saat çalışır. Ancak herhangi bir sosyal güvencesi olmadığı gibi, geçinmek için de kocasına bağımlıdır.
Kadınların çoğu çalışma hayatına yeterince
katılamamaktalar. Kadınlar, toplumsal olarak “ev kadınlığı” ve
“analık”ın uzantısı olan işlevleri yerine getirirler. Kadınlar ücretli
çalışmaya katıldıklarında da, asıl sorumluluklarının ailelerine karşı olduğu
düşünülür, bu nedenle de çalışma hayatında erkeklerle eşit kabul edilmeleri
zordur. Aile sorumluluklarının ve anneliğin bir uzantısı gibi sayılan işler
yaparlar: hemşirelik, hastabakıcılık, öğretmenlik, sekreterlik gibi.
Kadınlar, ailenin namusu olarak görülürler. Kadınların hareket alanları erkeklerden çok daha dardır. Çünkü yakın akrabalar ve komşular dışındaki ilişkilerin onların namusuna zarar verebileceği düşünülür. Bu nedenle de eğitime ve çalışmaya katılmaları, toplumsal faaliyetlerde bulunmaları engellenir, engellenmediğinde de çok sıkı bir denetim altında tutulurlar.
Kadın ile ilgili Deyimler, Atasözleri ve Anlamları
İçinde
"kadın" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları.
Kadın kadıncık: Evini iyi
çeviren, kendi halinde kadın.
Kadın olmak: Evini, kocasını yönetmesini iyi bilmek.
Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası: (deyiminin anlamı) Yasa dışı, ve geleneğe aykırı ilişkiler kadınlar için yüz karası olduğu halde erkekler bu gibi ilişkilerden övünme payı çıkarırlar.
Kadınlar hamamı: Herkesin birden konuştuğu, çok gürültü edilen yer.
Kadın olmak: Evini, kocasını yönetmesini iyi bilmek.
Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası: (deyiminin anlamı) Yasa dışı, ve geleneğe aykırı ilişkiler kadınlar için yüz karası olduğu halde erkekler bu gibi ilişkilerden övünme payı çıkarırlar.
Kadınlar hamamı: Herkesin birden konuştuğu, çok gürültü edilen yer.
İçinde
"kadın" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları.
Kadının fendi erkeği
yendi: (atasözünün anlamı) Kadınlar, erkeklerden daha kurnazdırlar.
Türlü türlü oyunlarla erkekleri kandırırlar.
Kadının (cahilin) sofusu, şeytanın maskarası: Sofu kadınlar, kendilerini bilinçsizce ibadete adayarak evleriyle, işleriyle gerektiği gibi ilgilenemezler.
Kadının şamdanı altın olsa mumu dikecek erkektir: Kadının çeyizi ne kadar zengin, yardımı ne ölçüde çok olursa olsun, evin giderlerini karşılayan erkektir.
İlanımızdaki son görsel öge olan kundurayı açıklamak gerekirse:
Kundura, kaba işlenmiş, bağsız, konçsuz ayakkabı. Türkçeye İtalyanca condura sözcüğünden geçmiştir.
Kundura kendisine herhangi bir deyim ya da atasözünde yer bulamasa da toplumun büyük kesimi tarafından bilinen ve sevilen iki türküde yer almıştır.
Ayağında Kundura
Ayağında kundura
Yar gelir dura dura
Genç ömrümü çürüttüm
Göğsüme vura vura
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Çıktım kerpiç duvara
El ettim eski yara
Eski yar şöyle dursun
Can kurban yeni yara
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Kundurama kum doldu
Kundurama kum doldu, atmaya kürek gerek
Nazlı yârin yanında yatmaya yürek gerek
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Duvarda elek m'olur, el kızı melek m'olur
Kör olası kaynana kapıda henek m'olur
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Duvara mıh çakaram, sen sallan ben bakaram
Mendilin kirlendikçe sen gönder ben yıkaram
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Gizli Öge Olarak Erkek/Adam
Erkek, İnsan, hayvan ve bitkilerin dişiyi dölleyecek biçimde yaratılmış cinsten olanı.
Kadının (cahilin) sofusu, şeytanın maskarası: Sofu kadınlar, kendilerini bilinçsizce ibadete adayarak evleriyle, işleriyle gerektiği gibi ilgilenemezler.
Kadının şamdanı altın olsa mumu dikecek erkektir: Kadının çeyizi ne kadar zengin, yardımı ne ölçüde çok olursa olsun, evin giderlerini karşılayan erkektir.
İlanımızdaki son görsel öge olan kundurayı açıklamak gerekirse:
Kundura, kaba işlenmiş, bağsız, konçsuz ayakkabı. Türkçeye İtalyanca condura sözcüğünden geçmiştir.
Kundura kendisine herhangi bir deyim ya da atasözünde yer bulamasa da toplumun büyük kesimi tarafından bilinen ve sevilen iki türküde yer almıştır.
Ayağında Kundura
Ayağında kundura
Yar gelir dura dura
Genç ömrümü çürüttüm
Göğsüme vura vura
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Çıktım kerpiç duvara
El ettim eski yara
Eski yar şöyle dursun
Can kurban yeni yara
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Kundurama kum doldu
Kundurama kum doldu, atmaya kürek gerek
Nazlı yârin yanında yatmaya yürek gerek
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Duvarda elek m'olur, el kızı melek m'olur
Kör olası kaynana kapıda henek m'olur
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Duvara mıh çakaram, sen sallan ben bakaram
Mendilin kirlendikçe sen gönder ben yıkaram
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Gizli Öge Olarak Erkek/Adam
Erkek, İnsan, hayvan ve bitkilerin dişiyi dölleyecek biçimde yaratılmış cinsten olanı.
Kopça, çıtçıt,
elektrik fişi, geçme vb. gibi birbiri içine girerek bir iş gören yada
bütünleşen iki şeyin çıkıntılı olanı.Sözünde duran, güç durumlarda
arkadaşlarından ayrılmayan. Yetişkin adam, kadın karşıtı.
Erkekler, her şeyden önce, ailenin
geçiminden sorumlu kabul edilirler. Erkeklerin böylesine güç bir rolü
üstlenmeleri, onların hayatın güçlükleri karşısında endişeye kapılsalar bile
bunu başkalarıyla paylaşamamalarına yol açar. Çünkü ailenin geçindirilmesi, bir
erkeğin cinsiyet rolünün bir parçasıdır ve bu rolü üstlenmeyle ilgili sorunlar,
onun cinsiyet rolünü gereği gibi yerine getirememesi anlamına gelebilir.
Erkekler, hem aile düzeyinde hem de toplumsal düzeyde, karar verici
olarak görülmektedir. Ailenin geleceğini etkileyecek türde kararların
verilmesi, son derece güç ve ağır bir sorumluluktur.
Erkek ile ilgili deyim, atasözü ve
anlamları
İçinde
"erkek" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları.
Erkek Fatma
(Ayşe): (deyiminin
anlamı) Erkek gibi sert
davranışları olan kızlar için kullanılır.
Erkeklik öldü mü? Haksızlığa
karşı koymak, mertlik göstermek gerekir anlamında söylenir.
Erkeklik sende
(bende) kalsın: Karşındakinin yakışıksız davranışına uyup da tatsızlık
çıkarma, efendice davran.
İçinde erkek sözcüğü geçen atasözleri ve anlamları
Erkek aslan
aslan da, dişi aslan aslan değil mi? (atasözünün
anlamı) Güçlülük ve
yüreklilik yalnız erkeklere özgü değildir. Kadın da güçlü ve yürekli olabilir.
Erkek koyun kasap dükkanına yakışır: Miskin erkek,
yaşamaya layık değildir.
Erkek sel,
kadın göl: Ev ekonomisinde, tutumlu olan yada olması gereken erkek değil,
kadındır.
Ögelerin Detayları Dahilinde Değerlendirmesi
Ön planda olan ögelerin açıklamalarının ardından, bu ögelerin ilandaki durum ve tavırlarını irdelemeye geçebiliriz.
- Kadın
Öncelikle ilandaki kadın çıplak, gülen, halatlara/urganlara dolanmış, kendine sarılmakta, saçları dağınık ve savrulmuş bir halde resmedilmiş.
Çıplak kadın, farklı toplum ve kültürlerde farklı anlamlar içermektedir.
Kimi kültürlerde kendisine günahsızlık, saflık, temizlik, masumiyet, güzellik, huzur, keyif, cinsel haz gibi pozitif karşılıklar bulurken kimilerinde de ahlaksızlık, günahkarlık, baştan çıkarıcılık, şeytanilik, kirlilik, çirkinlik gibi negatif karşılıklar bulmaktadır. Ayrıca bir kadının çıplak olarak adlandırılması da kültürler arasında farklılık göstermektedir. Bazı kültürlerde kadının ellerinin, ayaklarının, yüzünün açık olması çıplaklık olarak adlandırılırken bazılarında bu tanımlama, cinsel bölgelerin kapalı olması, bazılarında ise üzerinde hiçbir giysi olmaması durumunda yapılabilmektedir.
Çıplaklıkta olduğu gibi bir kadının gülmesi de farklı toplum ve kültürlerde farklı anlamlar barındırmaktadır. Bazı kültürlerde kadının gülmesi iffetsizlik, hafiflik, sıradanlık, kötülük ve çirkinlikle bağdaştırılırken bazı kültürlerde ise bu durum güzellik, zerafet, samimiyet, mutluluk, iyi niyet, sevecenlik ve iyilikle bağdaştırılmaktadır. Yine çıplaklıkta olduğu gibi bir kadının gülüşünün de farklı derecelerde farklı anlamlandırmaları vardır. Kimileri bir kadının hafif tebessümlerin dışına çıkmayışını fazla tutucu bulurken kimileri de kahkahalar atmasını hafif meşrep olmakla bağlantılandırır.
Bir kadının kendine sarılması, kendisiyle ve bedeniyle barışık olduğunu kendini sevdiğini ortaya koyabileceği gibi kimi çevrelerce sapkınlık olarak da adlandırılabilir hele ki bu kadın aynı anda çıplaksa ve gülüyorsa.
Halatlarla sarmalanmış bir kadın tutsaklığı ve tahakküm altında olmayı çağrıştırabildiği gibi erotizmi ve sadakati de çağrıştırabilir.
Saçları dağınık bir kadın ise yine iffetsizlik kapsamında değerlendirilebileceği gibi özgür, coşkulu, neşeli, hareketli ve hayat dolu gibi tanımlamalar kapsamında da değerlendirilebilir.
- Kanca/Çengel
Kanca/Çengel insanlarda -Müslüman coğrafyalar ağırlıkta olmak üzere- kesilen bir hayvanın, gerekli ve istenen bölümlerinin istenmeyenlerden ayrılması sürecinde üzerine asıldığı bir aparat çağrışımı yapar. Bu eylemle işi gereği ilgilenenlerin dışında kalanlar, bu eylemle kurban bayramında karşılaştıklarından dolayı kanca/çengel Müslüman kitlelerde ilk olarak kurbanlık çağrışımı yapmaktadır.
Ayrıca kanca/çengel Müslüman toplumuna yüzyıllarca önderlik etmiş bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu’nda bir işkence/idam aleti olarak kullanılan doğu kökenli bir ceza yöntemidir.
Günümüzde ise batı toplumunda, kanca/çengel, çeşitli cinsel birliktelik fantezilerinde kullanılan bir araç olduğundan dolayı, erotik bir imge çağrışımı yapmaktadır.
-Halat/Urgan/İp
İlandaki halat/urgan/ip gevşek ve çözülmüş bir halde; bir kısmı, kancaya/çengele asılı halde kundurayı/ayakkabıyı zayıf bir güçle, her an düşecekmişçesine topuğundan tutarken bir kısmı ise kadının bedenine dolanmış şekilde görülmekte.
Halat/urgan/ip çeşitlü kültürlerde efsanelere konu olmuş mitolojik bir ögedir. Gordion düğümü, Büyük İskender'e atfedilen bir söylencedir. Genellikle, çözümü zor bir sorunun kaba kuvvetle halledilmesi anlamında metafor olarak kullanılır. Yeni bir lider arayışında olan Friglere bir kahin tarafından, şehre öküz arabası ile giren ilk adamı kral ilan etmeleri söylenir. Bu kişi kağnısıyla kente giren yoksul bir köylü, Midas'ın babası, Gordios olur. Gordios, kral ilan edildikten sonra öküz arabasını Frig tanrısı Sabazios (Yunanlar Zeus olarak adlandırır) için tapınağa adar. Araba kızılcık dallarından bir düğümle tapınağa bağlanmıştır ve bu düğümü çözecek kişinin Asya'nın hakimi olacağı söylentisi ile ünlenir.Büyük İskender, Gordion'a geldiğinde (MÖ 334) düğümü çözmeye çalışır ama başaramaz. Sabrı tükenince öfkeyle kılıcını çekip düğümü keser. İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu'nun fatihi ve Asya'nın hakimi olma yolundadır. Ancak 33 yaşında ateşli bir hastalıktan zamansızca ölümü bilgelerce İskender'in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlanır.
Ayrıca Türk mitolojisindeki büyülü urgan (sihirli halat) istenildiği kadar uzar, bu uzunluğu kendisi ayarlar. Göğe doğru uzanabilir. Hint kültüründe müzikle uzar.
-Kundura/Ayakkabı
İlandaki açık kagverengi ayakkabı teki bir erkeğe ait. Kancadaki/çengeldeki halata/urgana topuğundan baş aşağı asılı kalmış vaziyette. Eğreti duruşu uzun zamandır orda olmadı muhtemelen ayaktan yeni çıkmış izlenimini vermekte. Ayakkabının ve ayaktan ayakkabı çıkarılmasının çeşitli görüşlerde farklı anlamları vardır. Kimi kültürlerde haneye ayakkabıyla girilirken kimilerinde bu büyük bir olumsuzlukla karşılanır. Ayrıca başta doğu kültürleri olmak üzere, birçok dinde, kutsal mekanlara ayakkabıyla girilmez.
Ayakkabı çıkarmak bilinçaltında kişinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan, kendisini sürekli yiyip bitiren ruhsal sancılarından vazgeçip, yeni bir hayata başlamak üzere olduğunu ve bunun için harekete geçeceğini bildirir. Ayakkabı çıkarmak sıkıntıları atmak ve rahata ermek anlamlarına geldiği gibi, yeni bir aşkın da haberini verir. Güzel gelişmeler olacağına, kişinin eskisine göre çok daha akılcı ve mantıklı davranarak, hayatını çok daha iyi bir hale getireceğine de işaret eder.
Batı kültürüne ait Cinderella adlı masalda ise sevdiği adamın yanından dış faktörler dolayısıyla ve aceleyle ayrılmak zorunda olan genç kızın, bu ayrılış esnasında ayakkabısının tekini düşürmesi ve ardından sevdiği adamın genç kıza bu ayakkabı teki sayesinde kavuşması anlatılır.
Ögeler arası olası anlam bağlantıları ve kompozisyonun bütününe dair yorum
Ögelerin farklı kültürlerde farklı değerlendirilmelerinden dolayı bunların aralarındaki bağlantılar ve kompozisyonun bütününe dair değerlendirmem de birden fazla olacak.
Gülen, çıplak vücuduna sarmalanmış halatlar olan saçları dağınık kadın, her erkeğin elde etmeyi arzuladığı ve her kadının da içinde bir yerlerde olan güzel, seksi, neşeli, hınzır, canlı, hareketli, ateşli, çapkın, arzulu, doyumsuz kadını betimleyebilecek bir örnek olarak kabul edilebilir.
Böyle bir kadını arzulayan erkekleri, o kadının az önce saydığımız özelliklerinden dolayı birer kurban olarak adletmemiz yanlış olmaz. Zira tıpkı dişi bir karadul örümceğinin erkeğini çiftleşmeden sonra öldürmesi gibi böyle güzel, seksi, neşeli, hınzır, canlı, hareketli, ateşli, çapkın, arzulu ve doyumsuz bir bir kadını elde ettikten sonra yerini bir başka erkeğe bırakmak, bir erkek için ölüm dolayısıyla kurban olma manasına gelebilir.
Ayrıca, kancanın/çengelin, doğu toplumunca, kesilen bir hayvanın, gerekli ve istenen bölümlerinin istenmeyenlerden ayrılması sürecinde üzerine asıldığı bir aparat olarak ele alınmasıyla, istenilenin elde edilmesinden sonra geri kalanın atıldığı algısı yaratıldığını ve bu durumun bir erkek için Osmanlı’da uygulanan çengele asma ceza sistemi kadar acı verici olduğunu söyleyebiliriz. Kancanın/çengelin bir şey çekmeye yarar saplı çengel, herhangi bir şeyi asmaya yarayan ters soru işareti biçiminde metal parça, ısıtma kazanının ocak takımından bir aracı, yapışıp ayrılamamak, ilişki kurmayı başarmış olmak gibi sözlük anlamlarına baktığımızda bu bağlantıları kurabildiğimiz gibi kancanın/çengelin dilimizde deyim halinde kullanımlarına baktığımızda da; -Kancayı takmak (atmak): (deyiminin anlamı) Bir kimseyle uğraşmak, kafayı takmak. 2. Bir kimseye yada bir şeye musallat olmak. Çengel de bir döngel de: (deyiminin anlamı) "Ne olacaksa olsun" anlamına gelen bir söz. Çengel takmak: (mecazi) Uğraşmak yada kötülük etmek için el atmak. Çengelde kokmuş etim yok: "Kızım henüz evde kalmış değil" -
bu bağlantıları kurabilmekteyiz.
Halat/urgan/ipin tanımlamalarını yaparken ortaya koyduğumuz üretim süreçleri, tıpkı bir örümceğin ağı gibi meşakkatli bir süreç sonunda oluştuğundan ve tanımlamadaki ‘Sicim, urgan, halat gibi kalın ipler; iplik hâline getirilmiş ince tellerin bir araya getirilerek istenilen kalınlığa göre bükülmesiyle yapılır. Yalnız bu büküm işlemi yapılırken büküm yönü daimâ bir önceki büküm yönüne ters yönde gelecek şekilde yapılır.’ bölümünden hareketle bu halatı/urganı/ipi, erkekleri ağına düşüren aynı kadının ‘her biri iplik hâline getirilmiş ince teller’ olan, az önce saydığımız güzellik, seksilik, hınzırlık, canlılık vb. özelliklerini bir araya getirerek istediği kalınlığa göre bükmesi ve tıpkı bükme işlemindeki gibi, kadın-erkek ilişkilerindeki temel oyun kuralı olan, her defasından bir öncekinin tersi yönünde –bir iyi, bir kötü- davranması, ilandaki halat/urgan/ip kullanımının çözümlemesi olarak ortaya konabilir.
Ayrıca ipin dilimizde atasözü ve deyim halinde kullanımlarını ilandaki kompozisyona yönelik şekilde açıklamak gerekirse:
İp, inceldiği yerden kopar: Bir konudaki gerginlik, en duyarlı noktada sorunu çözümsüz bırakır. (Kadının doyumsuzluğunun adamı kaçmak zorunda bırakması veya her erkeğin arzuladığı bu tip bir kadınla birlikte olan fakat ona bağlanarak köle yahut kurban olmak istemeyen çapkın adamın arkasında sadece ayakabısının tekini bırakarak kaçması.)
İp koptuğu (kırıldığı) yerden bağlanır (ulanır): 1. Bir kırgınlık, onun nedeninin giderilmesiyle ortadan kalkar. 2. Bir iş, bozulan noktaların düzeltilmesiyle sonuca vardırılır. (Mevzubahis kadının kaçan erkeğin/kurbanın ardından depreşen arzusunu yeni bir erkeği bağlamasıyla sağlaması yahut karşı cinse bağlanmaktan korkarak kaçan çapkın erkeğin yine ona benzer bir başka kadına yönelmesi)
Ögelerin Detayları Dahilinde Değerlendirmesi
Ön planda olan ögelerin açıklamalarının ardından, bu ögelerin ilandaki durum ve tavırlarını irdelemeye geçebiliriz.
- Kadın
Öncelikle ilandaki kadın çıplak, gülen, halatlara/urganlara dolanmış, kendine sarılmakta, saçları dağınık ve savrulmuş bir halde resmedilmiş.
Çıplak kadın, farklı toplum ve kültürlerde farklı anlamlar içermektedir.
Kimi kültürlerde kendisine günahsızlık, saflık, temizlik, masumiyet, güzellik, huzur, keyif, cinsel haz gibi pozitif karşılıklar bulurken kimilerinde de ahlaksızlık, günahkarlık, baştan çıkarıcılık, şeytanilik, kirlilik, çirkinlik gibi negatif karşılıklar bulmaktadır. Ayrıca bir kadının çıplak olarak adlandırılması da kültürler arasında farklılık göstermektedir. Bazı kültürlerde kadının ellerinin, ayaklarının, yüzünün açık olması çıplaklık olarak adlandırılırken bazılarında bu tanımlama, cinsel bölgelerin kapalı olması, bazılarında ise üzerinde hiçbir giysi olmaması durumunda yapılabilmektedir.
Çıplaklıkta olduğu gibi bir kadının gülmesi de farklı toplum ve kültürlerde farklı anlamlar barındırmaktadır. Bazı kültürlerde kadının gülmesi iffetsizlik, hafiflik, sıradanlık, kötülük ve çirkinlikle bağdaştırılırken bazı kültürlerde ise bu durum güzellik, zerafet, samimiyet, mutluluk, iyi niyet, sevecenlik ve iyilikle bağdaştırılmaktadır. Yine çıplaklıkta olduğu gibi bir kadının gülüşünün de farklı derecelerde farklı anlamlandırmaları vardır. Kimileri bir kadının hafif tebessümlerin dışına çıkmayışını fazla tutucu bulurken kimileri de kahkahalar atmasını hafif meşrep olmakla bağlantılandırır.
Bir kadının kendine sarılması, kendisiyle ve bedeniyle barışık olduğunu kendini sevdiğini ortaya koyabileceği gibi kimi çevrelerce sapkınlık olarak da adlandırılabilir hele ki bu kadın aynı anda çıplaksa ve gülüyorsa.
Halatlarla sarmalanmış bir kadın tutsaklığı ve tahakküm altında olmayı çağrıştırabildiği gibi erotizmi ve sadakati de çağrıştırabilir.
Saçları dağınık bir kadın ise yine iffetsizlik kapsamında değerlendirilebileceği gibi özgür, coşkulu, neşeli, hareketli ve hayat dolu gibi tanımlamalar kapsamında da değerlendirilebilir.
- Kanca/Çengel
Kanca/Çengel insanlarda -Müslüman coğrafyalar ağırlıkta olmak üzere- kesilen bir hayvanın, gerekli ve istenen bölümlerinin istenmeyenlerden ayrılması sürecinde üzerine asıldığı bir aparat çağrışımı yapar. Bu eylemle işi gereği ilgilenenlerin dışında kalanlar, bu eylemle kurban bayramında karşılaştıklarından dolayı kanca/çengel Müslüman kitlelerde ilk olarak kurbanlık çağrışımı yapmaktadır.
Ayrıca kanca/çengel Müslüman toplumuna yüzyıllarca önderlik etmiş bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu’nda bir işkence/idam aleti olarak kullanılan doğu kökenli bir ceza yöntemidir.
Günümüzde ise batı toplumunda, kanca/çengel, çeşitli cinsel birliktelik fantezilerinde kullanılan bir araç olduğundan dolayı, erotik bir imge çağrışımı yapmaktadır.
-Halat/Urgan/İp
İlandaki halat/urgan/ip gevşek ve çözülmüş bir halde; bir kısmı, kancaya/çengele asılı halde kundurayı/ayakkabıyı zayıf bir güçle, her an düşecekmişçesine topuğundan tutarken bir kısmı ise kadının bedenine dolanmış şekilde görülmekte.
Halat/urgan/ip çeşitlü kültürlerde efsanelere konu olmuş mitolojik bir ögedir. Gordion düğümü, Büyük İskender'e atfedilen bir söylencedir. Genellikle, çözümü zor bir sorunun kaba kuvvetle halledilmesi anlamında metafor olarak kullanılır. Yeni bir lider arayışında olan Friglere bir kahin tarafından, şehre öküz arabası ile giren ilk adamı kral ilan etmeleri söylenir. Bu kişi kağnısıyla kente giren yoksul bir köylü, Midas'ın babası, Gordios olur. Gordios, kral ilan edildikten sonra öküz arabasını Frig tanrısı Sabazios (Yunanlar Zeus olarak adlandırır) için tapınağa adar. Araba kızılcık dallarından bir düğümle tapınağa bağlanmıştır ve bu düğümü çözecek kişinin Asya'nın hakimi olacağı söylentisi ile ünlenir.Büyük İskender, Gordion'a geldiğinde (MÖ 334) düğümü çözmeye çalışır ama başaramaz. Sabrı tükenince öfkeyle kılıcını çekip düğümü keser. İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu'nun fatihi ve Asya'nın hakimi olma yolundadır. Ancak 33 yaşında ateşli bir hastalıktan zamansızca ölümü bilgelerce İskender'in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlanır.
Ayrıca Türk mitolojisindeki büyülü urgan (sihirli halat) istenildiği kadar uzar, bu uzunluğu kendisi ayarlar. Göğe doğru uzanabilir. Hint kültüründe müzikle uzar.
-Kundura/Ayakkabı
İlandaki açık kagverengi ayakkabı teki bir erkeğe ait. Kancadaki/çengeldeki halata/urgana topuğundan baş aşağı asılı kalmış vaziyette. Eğreti duruşu uzun zamandır orda olmadı muhtemelen ayaktan yeni çıkmış izlenimini vermekte. Ayakkabının ve ayaktan ayakkabı çıkarılmasının çeşitli görüşlerde farklı anlamları vardır. Kimi kültürlerde haneye ayakkabıyla girilirken kimilerinde bu büyük bir olumsuzlukla karşılanır. Ayrıca başta doğu kültürleri olmak üzere, birçok dinde, kutsal mekanlara ayakkabıyla girilmez.
Ayakkabı çıkarmak bilinçaltında kişinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan, kendisini sürekli yiyip bitiren ruhsal sancılarından vazgeçip, yeni bir hayata başlamak üzere olduğunu ve bunun için harekete geçeceğini bildirir. Ayakkabı çıkarmak sıkıntıları atmak ve rahata ermek anlamlarına geldiği gibi, yeni bir aşkın da haberini verir. Güzel gelişmeler olacağına, kişinin eskisine göre çok daha akılcı ve mantıklı davranarak, hayatını çok daha iyi bir hale getireceğine de işaret eder.
Batı kültürüne ait Cinderella adlı masalda ise sevdiği adamın yanından dış faktörler dolayısıyla ve aceleyle ayrılmak zorunda olan genç kızın, bu ayrılış esnasında ayakkabısının tekini düşürmesi ve ardından sevdiği adamın genç kıza bu ayakkabı teki sayesinde kavuşması anlatılır.
Ögeler arası olası anlam bağlantıları ve kompozisyonun bütününe dair yorum
Ögelerin farklı kültürlerde farklı değerlendirilmelerinden dolayı bunların aralarındaki bağlantılar ve kompozisyonun bütününe dair değerlendirmem de birden fazla olacak.
Gülen, çıplak vücuduna sarmalanmış halatlar olan saçları dağınık kadın, her erkeğin elde etmeyi arzuladığı ve her kadının da içinde bir yerlerde olan güzel, seksi, neşeli, hınzır, canlı, hareketli, ateşli, çapkın, arzulu, doyumsuz kadını betimleyebilecek bir örnek olarak kabul edilebilir.
Böyle bir kadını arzulayan erkekleri, o kadının az önce saydığımız özelliklerinden dolayı birer kurban olarak adletmemiz yanlış olmaz. Zira tıpkı dişi bir karadul örümceğinin erkeğini çiftleşmeden sonra öldürmesi gibi böyle güzel, seksi, neşeli, hınzır, canlı, hareketli, ateşli, çapkın, arzulu ve doyumsuz bir bir kadını elde ettikten sonra yerini bir başka erkeğe bırakmak, bir erkek için ölüm dolayısıyla kurban olma manasına gelebilir.
Ayrıca, kancanın/çengelin, doğu toplumunca, kesilen bir hayvanın, gerekli ve istenen bölümlerinin istenmeyenlerden ayrılması sürecinde üzerine asıldığı bir aparat olarak ele alınmasıyla, istenilenin elde edilmesinden sonra geri kalanın atıldığı algısı yaratıldığını ve bu durumun bir erkek için Osmanlı’da uygulanan çengele asma ceza sistemi kadar acı verici olduğunu söyleyebiliriz. Kancanın/çengelin bir şey çekmeye yarar saplı çengel, herhangi bir şeyi asmaya yarayan ters soru işareti biçiminde metal parça, ısıtma kazanının ocak takımından bir aracı, yapışıp ayrılamamak, ilişki kurmayı başarmış olmak gibi sözlük anlamlarına baktığımızda bu bağlantıları kurabildiğimiz gibi kancanın/çengelin dilimizde deyim halinde kullanımlarına baktığımızda da; -Kancayı takmak (atmak): (deyiminin anlamı) Bir kimseyle uğraşmak, kafayı takmak. 2. Bir kimseye yada bir şeye musallat olmak. Çengel de bir döngel de: (deyiminin anlamı) "Ne olacaksa olsun" anlamına gelen bir söz. Çengel takmak: (mecazi) Uğraşmak yada kötülük etmek için el atmak. Çengelde kokmuş etim yok: "Kızım henüz evde kalmış değil" -
bu bağlantıları kurabilmekteyiz.
Halat/urgan/ipin tanımlamalarını yaparken ortaya koyduğumuz üretim süreçleri, tıpkı bir örümceğin ağı gibi meşakkatli bir süreç sonunda oluştuğundan ve tanımlamadaki ‘Sicim, urgan, halat gibi kalın ipler; iplik hâline getirilmiş ince tellerin bir araya getirilerek istenilen kalınlığa göre bükülmesiyle yapılır. Yalnız bu büküm işlemi yapılırken büküm yönü daimâ bir önceki büküm yönüne ters yönde gelecek şekilde yapılır.’ bölümünden hareketle bu halatı/urganı/ipi, erkekleri ağına düşüren aynı kadının ‘her biri iplik hâline getirilmiş ince teller’ olan, az önce saydığımız güzellik, seksilik, hınzırlık, canlılık vb. özelliklerini bir araya getirerek istediği kalınlığa göre bükmesi ve tıpkı bükme işlemindeki gibi, kadın-erkek ilişkilerindeki temel oyun kuralı olan, her defasından bir öncekinin tersi yönünde –bir iyi, bir kötü- davranması, ilandaki halat/urgan/ip kullanımının çözümlemesi olarak ortaya konabilir.
Ayrıca ipin dilimizde atasözü ve deyim halinde kullanımlarını ilandaki kompozisyona yönelik şekilde açıklamak gerekirse:
İp, inceldiği yerden kopar: Bir konudaki gerginlik, en duyarlı noktada sorunu çözümsüz bırakır. (Kadının doyumsuzluğunun adamı kaçmak zorunda bırakması veya her erkeğin arzuladığı bu tip bir kadınla birlikte olan fakat ona bağlanarak köle yahut kurban olmak istemeyen çapkın adamın arkasında sadece ayakabısının tekini bırakarak kaçması.)
İp koptuğu (kırıldığı) yerden bağlanır (ulanır): 1. Bir kırgınlık, onun nedeninin giderilmesiyle ortadan kalkar. 2. Bir iş, bozulan noktaların düzeltilmesiyle sonuca vardırılır. (Mevzubahis kadının kaçan erkeğin/kurbanın ardından depreşen arzusunu yeni bir erkeği bağlamasıyla sağlaması yahut karşı cinse bağlanmaktan korkarak kaçan çapkın erkeğin yine ona benzer bir başka kadına yönelmesi)
İp kaçkını: (deyiminin anlamı) (İpe çekilecek derecede) Serseri ve kötü kimse. (Kaçarken arkasında ayakkabısının teki kalan çapkın ve bağlanmaktan korkan adam)
İp parası vermek: Birini başından savmak, kabaca kovmak. (Tatmin olan kadının erkeğe özgürlüğünü vermesi)
(Birine) İp takmak: Birinin kötülüğüne çalışmak, arkasından kötü söylemek, kara
çalmak, çekiştirmek. (Erkeği sadece
tatmin aracı olarak gören kadın)
İp takmamak: (argo) Değer vermemek, aldırış etmemek,
dinlememek. (Erkekleri tatmin aracı
olarak gören, sürüsüne bereket zihniyetiyle onlara değer vermeyen, bu yüzden
ipini sağlam bağlamayan kadın)
İpe basan: (argo) Sersem, budala, aptal. (Bu tip kadınların kurbanı olan erkek)
İpe çekmek: Asarak öldürmek.
(Güzelliği, cazibesi vb. özellikleriyle kadının erkeği öldürmesi)
İpe sapa gelmemek: Birbirini tutmamak, birbirine uymamak yada akla yakın
olmamak. (Ne istediğini bilmeyen erkeğin
soluğu her seferinde farklı kadınlarda alması)
İpe un sermek: (deyiminin anlamı) Olmayacak nedenler ileri sürerek
istenilen işi yapmaktan kaçınmak.
(Sözkonusu erkeğin çeşitli bahanelerle bağlanmaktan kaçması ya da kadının yeni
kurbanlar için eskinin gitmesini sağlayacak bahaneler uydurması)
İpi çözmek: (halk dilinde) (Biriyle) İlgisini kesmek. (Kadının erkeği özgür bırakması, kurbanını
serbest bırakması)
İpi çürük: Güvenilmez kimse. (Sevilemeyecek
ve bağlanılamayacak kadın)
İpi kırık: (argo) Sorumsuz, başıboş, serseri. (Kadının elinden kaçan, çapkın ve
bağlanmaktan korkan erkek)
İpi kırmak: (argo) Sıvışmak, savuşup gitmek. (Sözkonusu erkeğin kaçma aylemi)
İpi koparmak: Aradaki anlaşmazlığı iyice derinleştirmek, ilişkileri
bütünle kesmek. (Sözkonusu erkeğin kaçma
aylemi)
İpi sapı yok: Birbirini tutmaz, yersiz anlamsız, tutarsız. (Sözkonusu erkekler ve kadınlar arasındaki
ilişkiler)
İpin ucu birinin elinde olmak: İşi biri çevirir olmak.
(Sözkonusu erkeğin yahut kadının mevcut ilişkinin hakimi olması)
İpin ucunu kaçırmak: (teklifsiz
konuşmada) Ölçüyü aşarak
bir işi çıkmaza sokmak, bir şin idaresine hakim olamayacak duruma gelmek.
(Kadının, istekleriyle erkeği elinden kaçırması)
İpini kendi eliyle çekmek: Kendi felaketini kendi hazırlamak. ( sözkonusu kadının ağına düşen erkek)
İpini kesmek: (argo) 1. Ayrılmak, savuşmak, kaçmak. 2.
(Birini) Parasız bırakmak. (Çapkın ve
bağlanmaktan korkan erkeğin kaçması)
İpini kırmak: (halk dilinde) Azmak, ele avuca sığmaz bir duruma
gelmek. (O kadından o kadına giden
çapkın erkek)
İpini koparmak: Serbest kalmak, azmak, serserilik etmek. (Çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin eylemi)
İpini koparmak: Serbest kalmak, azmak, serserilik etmek. (Çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin eylemi)
İpini sürümek: Cezayı hak edecek suç işlemek, bela aramak. (Çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin
eylemi)
İpini sürüyüp gezmek: Başıboş dolaşıp vakit öldürmek. (Çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin eylemi)
.
İpini sürüyüp gezmek: Başıboş dolaşıp vakit öldürmek. (Çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin eylemi)
.
(Birinin) İpiyle kuyuya inilmez: (deyiminin anlamı) Kendisine güvenilmez. (Sözkonusu kadının sevilemeyeceği ona
bağlanılamayacağı)
(Bir zamanı) İple çekmek: (O zamanın gelmesini) Sabırsızlıkla beklemek. (Sözkonusu kadının yeni kurbanını
beklemesi)
(Bir işin)
İpleri birinin elinde olmak: O işi el
altından çekip çevirmek, biri tarafından gizlice yönetilmek. (İlişkinin kadın tarafından yönetilmesi,
karar verici unsurun sözkonusu kadın olması)
İpten kazıktan kurtulmuş (kaçmış): Her türlü kötülüğü yapacak nitelikte olan, serseri. (Çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin eylemi) şeklinde özetliyebiliriz.
Ayrıca, Halatın/urganın/ipin çeşitli kültürlerde efsanelere konu olmuş mitolojik bir öge olduğuna dair örnekler vermiştik. Nasıl ki Gordion efsanesinde İskender'in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranarak kesmesi onun erken yaşta ölümüne neden olduysa, çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin sevmek için sabretmemesi, kaçması, soluğu bir o kadında bir bu kadında alması veyahut ilandaki kadının, yeni erkekler ve hazlar için sabırsızlanması da tıpkı İskender gibi istediklerini tam anlamıyla elde edememelerine neden olacaktır.
İlanda yer alan kadının sahip olduğu detaylarla farklı toplum ve kültürlerde farklı nitelendirildiğinden bahsetmiştik. Bizim kültürümüzdeki yerini değerlendirme açısıdndan kadın sözcüğünün atasözü ve deyim halinde kullanımlarını ilandaki kompozisyona yönelik şekilde açıklamak gerekirse:
İpten kazıktan kurtulmuş (kaçmış): Her türlü kötülüğü yapacak nitelikte olan, serseri. (Çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin eylemi) şeklinde özetliyebiliriz.
Ayrıca, Halatın/urganın/ipin çeşitli kültürlerde efsanelere konu olmuş mitolojik bir öge olduğuna dair örnekler vermiştik. Nasıl ki Gordion efsanesinde İskender'in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranarak kesmesi onun erken yaşta ölümüne neden olduysa, çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin sevmek için sabretmemesi, kaçması, soluğu bir o kadında bir bu kadında alması veyahut ilandaki kadının, yeni erkekler ve hazlar için sabırsızlanması da tıpkı İskender gibi istediklerini tam anlamıyla elde edememelerine neden olacaktır.
İlanda yer alan kadının sahip olduğu detaylarla farklı toplum ve kültürlerde farklı nitelendirildiğinden bahsetmiştik. Bizim kültürümüzdeki yerini değerlendirme açısıdndan kadın sözcüğünün atasözü ve deyim halinde kullanımlarını ilandaki kompozisyona yönelik şekilde açıklamak gerekirse:
Kadın olmak: Evini,
kocasını yönetmesini iyi bilmek. (Tüm
arzulanan özelliklerine rağmen, ilandaki kadın erkeğini elinden kaçırmış, onu
yönetememiştir veyahut kadın olmak deyimini tam anlamıyla yerine getirmektedir
zira tekrar döneceğini bilerek, istemediği anda gitmesini sağlamıştır kaldı ki
erkek kendi gittiğini düşünmektedir.)
Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin
kınası: (deyiminin anlamı) Yasa dışı, ve geleneğe aykırı ilişkiler
kadınlar için yüz karası olduğu halde erkekler bu gibi ilişkilerden övünme payı
çıkarırlar. ( İlandaki durum bu deyimin
tam tersi gibi görünmektedir. Zira kadın mutlu, neşeli ve yaptığından keyif
alan ve bundan rahatsızlık duymayan bir haldedir.)
Kadının fendi
erkeği yendi: (atasözünün anlamı) Kadınlar, erkeklerden daha kurnazdırlar.
Türlü türlü oyunlarla erkekleri kandırırlar. (Söz konusu kandının erkekleri ağına düşürmesi)
Kunduranın ilanda sahip olabileceği olası çıkarımları, önceki
açıklamalarımızdan yola çıkarak gerek kendi gerekse diğer kültürler açısından
şu şekilde yapabiliriz. Öncelikle, dilimizde kunduraya yönelik atasözü ve deyim
olmadığını belirtmiş ve bu boşluğu yine kültürün yapıtaşlarından türkülerle
doldurmaya çalışmıştık. Bu türkülerden ilkini ele alalım.
Ayağında Kundura
Ayağında kundura
Yar gelir dura dura
Genç ömrümü çürüttüm
Göğsüme vura vura
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Çıktım kerpiç duvara
El ettim eski yara
Eski yar şöyle dursun
Can kurban yeni yara
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Türküde, ayağında kundura olan çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin ilandaki sözkonusu kadına dura dura geldiği, yani temkinli yaklaştığı çıkarımı yapabiliriz. Buradaki hitap kadına yönelik görünse de aslında sözlerin sahibi ruh eşini, dolayısıyla kendisini aradığından bu hitap kişinin özbenliğine yöneliktir. İkinci ve üçüncü dörtlükte çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin oidipus sendromu yaşadığı ve annesinin boşluğunu dolduracak karşı cinsi aradığı anlaşılmakta. Zira ‘Eski yar şöyle dursun, can kurban yeni yara.’ Dizeleri, bu arayışın beyanı niteliğinde. Bu arayışın kuvveti, ‘Nere gitsem gelirem, arar seni buluram.’ dizelerinden anlaşılmakta. Sürekli yetim olduğunu belirtmesi ise bağlanacağı karşı cins sayesinde babalık vasfını elde edebileceğine, bu şekilde de, yetimlikten dolayı oluşan içindeki eksikliği, kendi oğluna babalık yaparak tatmin edebileceğine inanmasından kaynaklanmakta.
Diğer türkümüze geçecek olursak.
Kundurama kum doldu
Ayağında Kundura
Ayağında kundura
Yar gelir dura dura
Genç ömrümü çürüttüm
Göğsüme vura vura
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Çıktım kerpiç duvara
El ettim eski yara
Eski yar şöyle dursun
Can kurban yeni yara
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Türküde, ayağında kundura olan çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin ilandaki sözkonusu kadına dura dura geldiği, yani temkinli yaklaştığı çıkarımı yapabiliriz. Buradaki hitap kadına yönelik görünse de aslında sözlerin sahibi ruh eşini, dolayısıyla kendisini aradığından bu hitap kişinin özbenliğine yöneliktir. İkinci ve üçüncü dörtlükte çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin oidipus sendromu yaşadığı ve annesinin boşluğunu dolduracak karşı cinsi aradığı anlaşılmakta. Zira ‘Eski yar şöyle dursun, can kurban yeni yara.’ Dizeleri, bu arayışın beyanı niteliğinde. Bu arayışın kuvveti, ‘Nere gitsem gelirem, arar seni buluram.’ dizelerinden anlaşılmakta. Sürekli yetim olduğunu belirtmesi ise bağlanacağı karşı cins sayesinde babalık vasfını elde edebileceğine, bu şekilde de, yetimlikten dolayı oluşan içindeki eksikliği, kendi oğluna babalık yaparak tatmin edebileceğine inanmasından kaynaklanmakta.
Diğer türkümüze geçecek olursak.
Kundurama kum doldu
Nazlı yârin yanında yatmaya yürek gerek
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Duvarda elek m'olur, el kızı melek m'olur
Kör olası kaynana kapıda henek m'olur
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Duvara mıh çakaram, sen sallan ben bakaram
Mendilin kirlendikçe sen gönder ben yıkaram
Amman başım nanay
Ağrıdı dişim nanay
Çok içmişim nanay
Nanay canım nanay
Nanay gülüm nanay
Burada da çapkın ve bağlanmaktan korkan erkeğin, arayışını bir o kadında bir bu kadında sürdürmesinin ne denli aşırı bir boyuta ulaştığını, yollarda kundurasına/ayakkabısına kaçan kumları boşaltabilmek için kürek gerektiği abartısıyla anlatmakta. Nazlı yarin yanında yatmaya yürek gerek demesi de bağlanmaktan ne denli korktuğunu ortaya koymakta ve bu korku öyle bir hal almış ki söz konusu şahıs, başım ağrıdı, dişim ağrıdı, çok içmişim gibi bahanelerle kendisini bağlanmaktan uzak tutmaya çalışmakta. Karşı taraftan gelebilecek olası çıkışları ise, işim var bahanesinin ardına sığınarak ‘Duvara mıh çakaram’ ve ‘Sen sallan ben bakaram’ söylemleriyle geçiştirmeye çalışmakta.
Kundurayla/ayakkabıyla ilgili batıya ait bir kültürel yaklaşımdan çözümleme yapmak gerekirse. Cinderella da olduğu gibi burada da ardında bir ayakkabı teki bırakıp kaçmış bir karakter var. Ancak Cinderella ortamı istemeyerek terk ederken, bizim çapkın ve bağlanmaktan korkan adamımız, başka limanlara demir atmak üzere sırra kadem basmıştır. Ayrıca, bu vakitsiz ayrılışla sükut-u hayale uğrayan prens, ayakkabıyı eline alıp dağ bayır Cinderella’yı ararken, ilandaki kadın ise ayakkabıyı zerre önemsememekte aksine tüm çekici özellikleriyle ördüğü halata/urgana/ipe sarılmakta, yeni kurbanlarının geleceğinden emin olmanın keyfi ve conkunluğuyla kahkahalar atmaktadır. Bu açıdan baktığımızda ilandaki kompozisyonda zırlık unsurundan yararlanıldığını söyleyebiliriz.
Sonuç olarak bu basın ilanının çözümlemesinde -genel olarak- açık ya da kapalı ifadelerle batı ve doğu kültürüne ve erkek ve kadına dair birbirinden farklı iki temel anlayışa ulaştığımızı söyleyebiliriz. Çözümlememizi ve çıkarımlarımızı çapkın bir erkek üzerinden yapabileceğimiz gibi çapkın bir kadın üzerinden de yapabiliriz.
Araştırmalarım doğrultusundaki şahsi kanaatim, bu ilanın, doğu ve batı kültürlerinin sentezinde yetişmiş, kadın ve erkek psikolojilerine hakim bir bilinçaltının ürünü olduğu yönündedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder